Gelişimsel sorunlar olan maloklüzyonların etyolojisinde genetik etkenler kadar çevresel faktörlerin de rol oynadığı bilinmektedir. Formun fonksiyonla olan yakın ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda, dişsel ve iskeletsel yapıyı etkileyebilecek çevresel faktörler arasında kas kuvvetleri, alışkanlıklar ve solunum şekli sayılabilir. Angle, "dudakların etkisi ilginç bir konu ve neredeyse her maloklüzyonda belirtileri mevcut" saptamasını 1907'de yapmıştır.
Daha ilk yıllardan itibaren yumuşak dokuların maloklüzyonlar üzerindeki etkileri belgelenmiş iken, günümüzde, bant braket sistemleri içerisinde gelişen teknoloji ile üretilen teller ile braket tasarımları ortodontistlerin ilgisini çekmekte ve bu konu halen gereğinden daha az ilgi görmektedir. Bununla birlikte kasların etkisi ile dil pozisyonu ve fonksiyon, tedavide başarılı sonuçların elde edilmesinde ve stabilitede çok büyük bir rol oynamaktadır. Bu nedenle myofonksiyonel tedaviler anormal kas basınçları, patofizyolojik oral fonksiyonlar ve alışkanlıklar dolayısıyla gelişen maloklüzyonların tedavisinde yarar sağlayabilmektedir. Ağız solunumu ve hatalı yutkunma modelinden dolayı oral kasların dengesi değişmekte ve maksiller darlık 8üst çene darlığı) oluşabilmektedir.
Dar dental arkların (çene darlığı) gelişiminde buccinator kasın hiperaktivitesinin etkili olduğunu açıklayan yayınlar mevcuttur. Yanak yastıkçılarına sahip apereyler sayesinde oluşan genişlemenin, kas baskısının dişler üzerinden kalkması ve bite açılımı sayesinde dişlerin ve artikülasyonun bruksizmin etkisinden kurtulması ile olduğu açıklanmıştır. Ağız solunumunda değişen dengeler ile dil konumu değişir, maksilla daralır, arka dişler uzar ve mandibula geri rotasyon yapar, bu da ön açık kapanışa neden olur. Ön açık kapanış tedavisinde sabit veya müteharrik apareylerle beraber dil önleyici paravanlar kullanılabilir.
Ancak aparey terk edilince ön açık kapanışın tekrarlama olasılığı yüksektir. Bunun sebebi dudak uzunluğu ile alt yüz yüksekliğinin uyumsuz olmasıdır. Yetersiz dudak kapanışı olan bireyler, myofonksiyonel tedavi öncesi mentalis kas hiperaktivitesi ile dudaklarını kapatırken, myofonksiyonel tedavi sonrası orbicularis oris kasları ile kapanış sağlarlar. Dudak egzersizi yaptırılan ve önde dudak kapanışını sağlayan bireylerde relaps (tedavi görmüş dişlerin tekrar bozuması) gözlenmediği bildirilmiştir. Sadece dişsel ve iskeletsel yapının değil patofizyolojik oral fonksiyonlar ve kassal sorunların da düzeltilmesi stabil sonuçlar elde etmek açısından önemlidir. Oral solunumdan nazal solunuma geçişin, mandibulanın horizontal büyümesini arttırdığı ve keser pozisyonlarını normalleştirdiği iddia edilmiştir. Yine, solunum paterninin değişmesi ile elde edilen dil konumu değişikliği sonucu maksillanın pasif ekspansiyonunun (üst çenenin genişlemesi) gerçekleştiği gösterilmiştir.